Tekerlekli Evimiz ve Dört Ayaklı Kaptan: Köpekle Karavan Hayatının Püf Noktaları

Tekerlekli Evimiz ve Dört Ayaklı Kaptan: Köpekle Karavan Hayatının Püf Noktaları

Tekerlekli Evimiz ve Dört Ayaklı Kaptan: Köpekle Karavan Hayatının Püf Noktaları

 

O anı hiç unutmam: İlk karavan tatilimiz… Kontağı çeviriyorum, yan koltukta köpeğim Roka’nın heyecanlı nefesini duyuyorum. Önümüzde uzanan yollar, arkada bıraktığımız otel kuralları, “hayvan giremez” yazıları… Sadece özgürlük. İşte karavan hayatı tam olarak bu duyguyla başlıyor.

Ama baştan söyleyeyim, bu iş “atladığımız gibi gideriz” demekle olmuyor. O özgürlüğün tadını tam çıkarabilmek için, birkaç şeyi tecrübeyle öğrenmek gerekiyor. Ben birkaç acemilik yaşadım, şimdi size o tecrübeleri anlatıyorum ki, sizin maceranız en başından mükemmel olsun.

İlk ders: Yola çıkmadan iki kritik işi halledin. Birincisi, veteriner ziyareti. “Bizimki turp gibi” demeyin, bir uğrayın. Aşıları, o illet parazit damlaları tam mı diye bir baktırın. İkincisi, Roka’nın “kutsal çantası” dediğim şey. Bu çantanın içinde her zaman yediği kendi maması var. Sakın “yolda bulurum” diye düşünmeyin, ani mama değişimi hayvanın bütün düzenini, midesini altüst ediyor. Çantada bir de evde üstünden inmediği o eski püskü battaniyesi, birkaç oyuncağı ve minicik bir ilk yardım kiti (içinde sargı bezi, antiseptik mendil falan olan) bulunur. Bu çanta, karavanın demirbaşıdır, o kadar.

Tekerlekler dönmeye başladığında ise tek bir kuralım var, asla taviz vermem: Roka, karavan hareket halindeyken asla serbest kalmaz. Bu, pazarlığa kapalı bir konu. Ya küçük, güvenli bir taşıma kutusunda olur ya da arabalar için yapılmış o özel emniyet kemerlerinden takar. Ani bir frende hayvanın savrulmasını, yaralanmasını istemezsiniz, değil mi?

Bir de mola meselesi var. Biz genelde her iki saatte bir dururuz. Şöyle bir bacakları açılsın, etrafı koklasın, suyunu içsin… Bu küçük rutinler, onu çok rahatlatıyor. Karavanın içi ne kadar “ev” gibiyse, o kadar huzurlu oluyor.

Gelelim kamp alanı adabına. Karavan hayatı demek, biraz da komşuluk demektir. Gittiğiniz yerin kurallarına uymak zorundasınız. O “benim köpeğim kimseye bir şey yapmaz” lafı, en tehlikeli laftır. Hem kendi köpeğinizin güvenliği, hem de yan karavandaki çocukların veya diğer hayvanların huzuru için, o tasma kamp alanında asla çıkmaz. Ve tabii ki, dostunuzun arkasında bıraktığı “küçük hediyeleri” anında toplamak, karavancılığın yazılı olmayan anayasasıdır.

Başta bütün bunlar biraz kuralcı gibi gelebilir, biliyorum. Ama bunlar bir kere alışkanlık haline gelince, geriye sadece saf macera kalıyor. Birlikte izlediğiniz gün batımları, bilinmedik bir patikada yaptığınız o keşif yürüyüşü, sabah kahvenize eşlik eden o ıslak burun… İnanın, hepsi o minik hazırlıklara değiyor.

Tekeriniz düz bassın, pati izleriniz bol olsun!