O İlk Tatil: Yavru Köpeğimin Gözünden Dünyayı Keşfetmek (ve Yaptığım Hatalar)
Aylardır o anın hayalini kuruyordum.
Henüz üç aylık olan minik köpeğim Pamuk’la ilk tatilimiz… Birlikte sahilde koşturacak, yeni yerler görecektik.
Ne kadar zor olabilirdi ki?
Cevap: Sandığımdan bayağı zor. Ama bir o kadar da öğretici.
Size şimdi o “ilk tatil” acemiliklerimi ve çıkardığım dersleri anlatacağım. Belki benim yaptığım hataları siz yapmazsınız.
İlk ve En Büyük Ders: Bu Tatil Benim Değil, Onun İçin
Bizim için “arabayla iki saatlik keyifli bir yolculuk” olan şeyin, onun için ne anlama geldiğini o gün anladım.
O, hayatında ilk defa evinden, o güvenli, tanıdık kokan bahçesinden ayrılıyordu.
Araba, onun için titreyen, gürültülü, yabancı kokan metal bir kutuydu. Her korna sesi, her ani fren, onun o minicik bedenini yerinden zıplatıyordu.
İşte ilk ve en büyük dersimi o an öğrendim: Bu tatil benim için değil, onun içindi. Attığım her adımı, onun gözünden, onun korkularını düşünerek planlamalıydım.
Hayat Kurtaran O İki Şey
İyi ki yola çıkmadan önce, içimdeki bir ses sayesinde birkaç doğru hamle yapmışım.
Birincisi, veterinerimize uğramıştık. O, bana sadece aşı karnesini vermedi. “Bu çocuk daha çok küçük, midesi bulanabilir,” diyerek minicik bir damla verdi. O damla, yolun yarısında bizi büyük bir temizlik operasyonundan kurtardı. Veterinerle konuşmak, bir tavsiye değil, bir zorunluluktur.
İkincisi, o taşıma çantası meselesi… Ben en güzelini, en havalısını almıştım. Ama Pamuk, içine girmeyi reddediyordu. Çünkü o çanta, onun için sadece bir başka yabancı nesneydi.
Neyse ki aklıma geldi. İçine, benim bir gece giydiğim, benim kokumun sindiği tişörtü koydum.
İşte o an, o korkutucu plastik kutu, onun için bir sığınağa, bir yuvaya dönüştü. O tanıdık koku, onu sakinleştiren en güçlü şeydi.
İkinci dersim: Yavrunuz için dünyadaki en lüks şey, en pahalı yatak veya oyuncak değil, sizin kendi kokunuzdur. Bunu asla unutmayın.
Varış ve Sabır Sanatı
Yol boyunca iki saatte bir durduk. Bazen “hadi ama daha çok yolumuz var” diye acele etmek istedim, ama kendimi frenledim.
Bıraktım, yol kenarındaki her bir otu, her bir taşı dakikalarca kokladı. O, dünyayı burnuyla tanımaya çalışıyordu. Benim için anlamsız bir mola, onun için bütün dünyayı öğrenmek demekti.
Otele vardığımızda ise onu hemen odanın ortasına bırakmadım. Taşıma çantasını açtım ama çıkması için asla zorlamadım.
Kapısını açık bıraktım. O evden getirdiğimiz tişörtü ve en sevdiği minik ayıcığını çantanın hemen önüne koydum. Kendi istediği zaman, kendi temposuyla dışarı çıktı ve etrafı keşfetti.
Üçüncü ve son dersim de bu oldu: Sabır. Sizin takviminizle, korku ve merak içindeki bir yavrunun takvimi aynı değil. Ona o zamanı tanıyın.
O ilk tatil mükemmel miydi? Kesinlikle hayır. İçinde bolca endişe, biraz stres ve birkaç tuvalet kazası vardı.
Ama o tatilin sonunda, otel odasındaki yatağın dibinde, benim tişörtümün üzerinde uyuyakalan o minik pamuk yumağını izlerken anladım ki…
Bu, sadece bir seyahat değildi. Bu, onunla birlikte dünyayı, korkuları ve güveni yeniden öğrenmekti.
O yüzden korkmayın. Sadece hazırlıklı ve çok, ama çok sabırlı olun. O ilk macera, aranızdaki bağı hayatınız boyunca unutamayacağınız bir şekilde güçlendirecek.