Arka Koltuk Kâbusu: Arabayı Sevmeyen Köpeğimle Barışmamızın Hikayesi

Arka Koltuk Kâbusu: Arabayı Sevmeyen Köpeğimle Barışmamızın Hikayesi

Arka Koltuk Kâbusu: Arabayı Sevmeyen Köpeğimle Barışmamızın Hikayesi

 

Eskiden ne zaman bir yere arabayla gidecek olsak, günler öncesinden benim mideme bir kramp girerdi.

Köpeğim Zeytin yüzünden… Ama suç onun değildi, bunu en başından biliyordum. Bizim arabanın kapısı açıldığı an, onun için kâbus başlıyordu.

O titremeler, o durmadan yalanmalar, o mutsuz, yalvaran bakışlar… Ve eninde sonunda, o kaçınılmaz son: yolun ortasında bir temizlik operasyonu.

Yıllarca bir sürü şey denedim. İnternetten okuduğum her şeyi yaptım. Ama sonunda işe yarayan, aslında birkaç basit şeyin birleşimi oldu.

Size şimdi o “kurtuluş” hikâyemizi anlatacağım.

İlk Hatalar: “Alışır” Demekle Olmuyor

İlk başlarda, dürüst olayım, “alışır canım, ne olacak ki” diye düşünüyordum. Onu arabaya atıp uzun yollara çıkıyordum. Sonunda alışacağını umuyordum.

Tabii ki alışmadı. Daha da kötü oldu. Araba, onun için bir “kötü olaylar makinesine” dönüştü.

Sonra internetten okudum, “camı açın, temiz hava iyi gelir” dediler. Denedim. İyi geldi mi? Hayır. Sadece arabanın içi rüzgârdan daha çok salya oldu.

Yola çıkmadan önce saatlerce yemek vermemeyi de denedim. Bu, kusmasını biraz engelledi gibi oldu ama bu sefer de hayvan açlıktan ve stresten daha da huzursuzlandı. Bir dertten kaçarken diğerine yakalanmıştık.

Jetonun Düştüğü An: Veteriner Ziyareti

Artık pes etmek üzereydim. “Ben bu hayvanla bir yere gidemeyeceğim galiba,” diye düşünüyordum.

Son bir çare olarak veterinerimize gittim. “Hocam,” dedim, “bu iş böyle olmayacak. Ne yaptıysam olmuyor.”

Veterinerim güldü. “Sakin ol,” dedi. “Bu, sandığından çok daha yaygın bir durum. Ama sen yanlış sorunla savaşıyorsun. Sorun sadece midesinde değil, beyninde. Korkuyla mide bulantısı birleşince, o kâbus başlıyor.

İşte o an jeton düştü. Ben sadece mide bulantısını çözmeye çalışıyordum, ama asıl düşman korkuydu.

Gerçek Çözüm: İki Basit Adım

Veterinerim bana iki şey söyledi. Birincisi, “Arabayı ona yeniden, güzel bir şey olarak tanıtman lazım” dedi.

“Onu arabayla sadece veterinere değil, parka götür. Çok sevdiği yerlere gidin. Arabaya binerken en sevdiği ödül mamasını ver. Araba, onun için bir ceza aracı olmaktan çıkıp, eğlenceye giden bir köprüye dönüşsün.”

Haftalarca, sabırla bunu yaptık. 5 dakikalık, 10 dakikalık kısa geziler… Ve evet, sonunda parka gittiğimiz için Zeytin arabaya binmeye heveslenmeye başladı.

İkinci olarak da, uzun yolculuklar için minicik, çeyrek bir hap verdi. “Bu onu uyuşturmaz,” dedi, “sadece beyindeki o denge merkezinin kafasının karışmasını ve bulantıyı önler.”

O hap, bizim için sihir gibiydi.

Artık uzun bir yola çıkmadan bir saat önce o haptan veriyoruz. Mamasını da yolculuktan 3-4 saat önce yemiş oluyor. Yolculuklarımız artık bir kâbus değil.

Şimdi mi? Şimdi arabaya binerken kuyruk sallıyor. Çünkü artık yolun sonunun kötü bir şey olmadığını biliyor.

Bazen yine biraz huzursuzlanırsa, o evden getirdiğim eski battaniyesini koklatıyorum, hemen sakinliyor.

Demem o ki, eğer sizin de arka koltuğunuzda bir kâbus yaşanıyorsa, pes etmeyin. Olayı sadece “kustu, kirlendi” olarak görmeyin. Onun korkusunu anlamaya çalışın.

Biraz sabır, biraz doğru alıştırma ve belki de veterinerinizden alacağınız küçücük bir destekle, o kâbus gerçekten de tatlı bir rüyaya dönüşebiliyor.

Biz başardık, inanın siz de başarırsınız.