O Oteli Bulmak Neden Saatler Sürdü: Köpekle Tatil Planlamanın Perde Arkası
Ekranda bir seyahat sitesi açık. Filtreler kısmında o küçük, masum kutucuk işaretli: “Evcil Hayvan Girebilir”.
Ve ben, o ekrana yaklaşık bir saattir boş boş bakıyorum.
Köpeğim Limon, ayaklarımın dibinde uyuyor. Birazdan başlayacak olan o dijital ve zihinsel kaosun hiçbirinden haberi yok.
Otel arama, “acaba o plaja köpek alıyorlar mı?” diye forumları didikleme, “kargo bölümü çok soğuk olur mu?” endişeleri… Tatil planlamak, ne ara bu kadar stresli ve karmaşık bir işe dönüştü?
Size şimdi adım adım plan nasıl yapılır, onu anlatmayacağım.
Size, o bilgisayar ekranının karşısındaki o bir saatlik çaresizliğin içinden, kendi tecrübelerimle nasıl çıktığımı anlatacağım.
O “Hayvan Girebilir” Yalanı…
İlk öğrendiğim acı gerçek şuydu: Bir otelin “Evcil Hayvan Girebilir” demesi, “Evcil Hayvanınızı Burada Görmekten Mutluluk Duyarız” demek değilmiş.
Birini arıyorsun, “Tabii, ama sadece 5 kiloya kadar olanları alıyoruz,” diyor. Benimki 20 kilo.
Diğerini arıyorsun, “Elbette, gecelik 50 Euro ek ücretimiz var,” diyor. Yahu o paraya ben kendime ayrı oda tutarım.
Sonra o küçük yazıları okumaya başlıyorsun: “Ortak alanlara giremez”, “odada bir saniye bile yalnız bırakılamaz”… Bu tatil değil, bu bildiğin bir hapis cezası.
İşte ilk ve en önemli dersim bu oldu: O kutucuğu işaretlemek sadece başlangıç. Beğendiğin üç-dört oteli belirleyip, üşenmeden, tek tek telefonla arayacaksın.
“Merhaba,” diyeceksin, “bizim Limon adında, uysal bir köpeğimiz var. Sizinle kalabilir miyiz? Bahçenizde oynayabilir mi?”
O telefondaki sesin tonu, o duraksamaları, o samimiyeti… Size otelin o küçük yazılarından çok daha fazlasını anlatır zaten.
O Valiz Hiç Kapanmaz…
Neyse, sonunda merdivensiz, küçük bahçeli, sahibi de hayvansever çıkan şirin bir yer buldum. Şimdi sıra en zor kısımda: Valiz. Bir tane bana, bir tane Limon’a.
İçine ne mi koyuyorum? Mamasını, evet. Bu standart. Ama ondan çok daha önemlisi, o çiğnenmekten artık şekli bozulmuş, garip sesler çıkaran plastik oyuncağını. Çünkü o oyuncak, “yeni ve korkutucu bir odada” onun bildiği, tanıdığı tek şey.
Bir de o minik ilk yardım çantası var. İçinde sadece sargı bezi ve antiseptik bir mendil var aslında. Bir de veterinerin telefon numarası. Kullanmayacağını bilsen bile, o çantanın orada olduğunu bilmek, geceleri daha rahat uyumanı sağlıyor.
Son Kontroller ve O Basit Gerçek
Valizi hazırlarken aklıma düşüyor, veterineri aramam lazım. “Hocam, biz filan tarihte gidiyoruz, bir sıkıntı var mı?” Klasik kontrol. Aşı karnesini o kutsal mavi dosyaya koyuyorum. Tasmasındaki künyeyi son bir kez daha gözden geçiriyorum. Numaram doğru mu? Evet.
Bütün bu koşturmaca, bu telefon trafiği, bu hazırlık… Bazen kendime soruyorum, “gerçekten değer mi bütün bu strese?”
Sonra tatile gidiyoruz.
O saatlerce arayıp bulduğum küçük otelin bahçesinde, Limon mutlulukla çimlerin üzerinde yuvarlanırken, ben de bir sandalyede kahvemi yudumluyorum.
İşte o an, “evet,” diyorum. “Sonuna kadar değermiş.”
Demem o ki, mükemmel bir plan yapmaya çalışmayın. Sadece birkaç temel şeyi doğru yapın: Telefonla konuşarak, samimiyetine inandığınız bir otel bulun. Yanına evinin kokusunu ve en sevdiği bir iki şeyi alın. Ve yolda acele etmeyin.
Gerisi, zaten tatilin kendisi. Biraz dağınık, biraz plansız ama kesinlikle birlikte.