6 Saatlik Araba Yolculuğu ve Bir Köpeğin Sıkıntıdan Patlama Evreleri (ve Kurtarma Planım)
Yolculuğun ilk saati, her zaman en güzelidir. Bir nevi balayı gibi.
Köpeğim Köpük, arka koltuktaki özel emniyet kemeriyle bağlı, bir filozof edasıyla camdan dışarıyı izler. Akan ağaçlar, vızır vızır geçen diğer arabalar… Her şey onun için heyecan verici bir sinema filmi gibidir.
Ama bilirim. Bu tatlı huzur, geçicidir.
Birazdan o ilk, uzun esneme gelecek. Ardından o ince, insanın içine işleyen mızmızlanma sesi… Ve eğer doğru anda, doğru şekilde müdahale etmezsem, yolun geri kalanı ikimiz için de bir kaosa dönüşecek.
Yıllar içinde, o kaosu önlemek için bir tür “sıkıntı yönetim planı” geliştirdim. İşte size o planın adımları, tam da yaşandığı sırayla…
Evre 1: Mızmızlanma Başlıyor (“Zeka Oyuncağı Devrede!”)
İkinci saatin ortalarına doğru, o meşhur ses gelir. “Hıııııııııı…”
Bu, Köpük dilinde “ben fena halde sıkıldım, acilen bir şeyler yapman gerekiyor” demektir.
Panik yapmam. Sakinliğimi korurum. Ön koltuğun altındaki, her zaman hazır bekleyen “macera çantama” uzanırım. İçinden o içi doldurulabilir, Kong tipi kauçuk oyuncağı çıkarırım.
Yola çıkmadan önce, içine biraz fıstık ezmesi sürüp buzlukta dondurmuştum. Onu arka koltuğa, tam patilerinin arasına atarım.
O mızmızlanma, bıçak gibi kesilir. Yerini, o oyuncağın içindeki o son fıstık ezmesi kırıntısını çıkarmaya çalışan bir mühendisin o inanılmaz konsantrasyonu alır.
İlk ve en önemli kuralım budur: Beynini yor. Yolculukta fiziksel olarak yoramıyorsan, beynini meşgul edeceksin. Bu hamle, size en az bir saat kazandırır.
Evre 2: Oyuncak Bitti, Huzursuzluk Geri Döndü (“Mola Zamanı!”)
Oyuncakla işi bittiğinde, huzursuzluk bu sefer daha şiddetli geri döner. Artık koltukta daireler çizmeye, yerinde dönmeye başlar.
Bu, “bacaklarımı acilen açmam ve etrafı koklamam lazım” sinyalidir.
Asla “bir sonraki benzinlikte dururuz” diye ertelemem. Gördüğüm ilk güvenli cepte arabayı kenara çekerim.
Mola dediğim de, beş dakikalık bir tuvalet molası değil. En az 15 dakika. Tasmasını takarım. Çantadan o en sevdiği, gıcırdayan topunu çıkarırım. Beş on kere uzağa fırlatırım. Koşar, zıplar, o biriken bütün enerjisini toprağa bırakır.
İkinci kural: Molayı bir ihtiyaç değil, bir aktivite olarak gör. O on dakikalık top oyunu, bir sonraki iki saatlik yolculuğun huzur sigortasıdır.
Evre 3: Mola Sonrası Tatlı Yorgunluk (“Terapi Modu Açık”)
Moladan sonra arabaya bindiğimizde, Köpük genellikle yorgun ve mutlu olur. O filozof haline geri döner. İşte bu an, ortamı daha da sakinleştirmek için en doğru zamandır.
Telefondan, o köpekler için yapılmış sakinleştirici klasik müzik listelerinden birini açarım. Kısık sesle… İşe yarıyor mu, yaramıyor mu bilimsel olarak bilmiyorum ama en azından benim sinirlerimi yatıştırıyor. O da bunu hissediyordur herhalde.
Bir de o evden getirdiğimiz, bizim kokumuzun sindiği eski püskü battaniyesi… Onu yavaşça üzerine örterim. O tanıdık koku, o tatlı yorgunlukla birleşince, genellikle on dakika içinde mışıl mışıl uykuya dalar.
Ve sonra… Bu döngü bir süre sonra yeniden başlar. Uyanır, biraz etrafa bakar, mızmızlanır. Ben yine çantamdan bu sefer farklı bir çiğneme oyuncağı çıkarırım. Sonra yine mola veririz…
Uzun yolculuk, aslında tek bir uzun yolculuk değildir.
Birbirine eklenmiş, küçük, yönetilebilir parçalardır.
Olay, köpeğinizin sıkıntıdan patlamasını çaresizce beklemek değil; o patlama noktasına gelmeden hemen önce, doğru hamleyi yapmaktır.
Biraz oyuncak, biraz mola, biraz da sabır…
İşte o zaman, o altı saatlik yol, ikiniz için de bir eziyet olmaktan çıkıp, yolun kendisinin bir maceraya dönüştüğü, keyifli bir anı olur.